
Ümraniye escort gri gökyüzü o akşam da ağlıyordu. Yağmur, caddelerin üstüne sessizce düşüyor, kaldırımlar parlıyordu. Sokak lambalarının altında genç bir kadın yürüyordu; adı Selin’di. Henüz yirmi iki yaşındaydı, ama yüzündeki yorgunluk, yılların ağırlığını taşıyordu. Her adımında geçmişi biraz daha ağırlaşıyor, her nefesinde umut biraz daha sönüyordu.
Selin, küçük bir şehirde doğmuştu. Fakir bir ailenin tek çocuğuydu. Babası iş kazasında hayatını kaybedince, annesiyle birlikte İstanbul’a gelmişti. “Yeni bir başlangıç” umuduyla geldikleri bu şehir, onlara yalnızlık ve mücadeleden başka bir şey vermemişti. Annesi hastalanınca Selin okulunu bırakmak zorunda kaldı. İş aradı, ama her kapı yüzüne kapandı. Gün geldi, cebinde para kalmadı. Açlıkla korku birleşince, hayat onu istemediği bir yola itti.
Artık geceleri Ümraniye vip escort sokaklarında dolaşıyordu. İnsanların bakışlarından kaçıyordu. Herkes onun ne yaptığını biliyordu ama kimse “neden” diye sormuyordu. Oysa o, yalnızca annesini yaşatmaya çalışan bir evlattı.
Geceleri yağmur yağdığında sahile yakın sokaklarda dolaşmayı severdi. Çünkü yağmur, insanların yüzündeki bakışları gizlerdi. “Yağmur varken kimse büyük kalçalı kimseye bakmaz,” derdi içinden. O soğuk akşamlardan birinde, bir kahve dükkanının önünde durdu. İçeride bir kadın soba yakıyor, elindeki çayı karıştırıyordu. Kadın dışarıyı görünce kapıyı araladı.
“Islanmışsın kızım, gel içeri, ısın biraz,” dedi.
Selin önce tereddüt etti ama sonra içeri girdi. Kadının adı Nuran’dı. Küçük, sade bir kafesi vardı. Bir süre sessizce oturdular. Nuran, Selin’in gözlerinin içine baktı ama yargılamadı. Sadece “İstersen burada çalışabilirsin,” dedi.
Selin, o an duyduklarına inanamadı. Küçük bir umut, kalbinin derininde kıpırdadı. Ertesi sabah oraya geri döndü. Kahve taşımayı, masa silmeyi öğrendi. Günler geçtikçe yüzündeki korku azaldı. Artık geceleri değil, sabahları yürüyordu Ümraniye olgun esc sokaklarında.
Bir yanıt yazın