
Ümraniye escort geceleri, sessizliğiyle insanın içine işleyen bir soğuk taşırdı. Sokak lambalarının sarı ışığı, ıslak kaldırımlara vurur, rüzgâr apartman ateşli aralarından uğuldayarak geçerdi. O sessizliğin içinde bir kadın yürüyordu: Meryem.
Yirmi bir yaşındaydı ama yüzündeki çizgiler, yoksulluğun izlerini taşıyordu.
Meryem, küçük yaşta babasını kaybetmişti. Annesiyle birlikte Ümraniye escort arka sokaklarında, rutubet kokan bir bodrum katında büyümüştü. Annesi gündelik işlere gider, evde kalan Meryem kitap okumayı milf severdi. Ama hayat ona okumak yerine çalışmayı öğretti.
On altı yaşında okuldan ayrıldı, tekstil atölyesinde çalışmaya başladı. Her gün sabahın köründe kalkar, akşam yorgun argın dönerdi. Ücreti azdı, patronu kötüydü ama yine de katlanıyordu.
Ta ki annesi hastalanana kadar.
Bir anda ilaç, kira, yemek derken borçlar birikti. Meryem ne kadar çabalasa da geçinemedi. İş bulamadığı bir kış gecesi, çaresizlikle otururken yanına bir kadın geldi. “Hayatta kalmak için bazen gururunu değil, sadece nefesini korursun,” dedi.
O söz Meryem’in kaderini değiştirdi.
O geceden sonra Ümraniye’nin arka sokakları onun çalışma yeri oldu. Her sabah eve dönerken aynaya baktığında kendi gözlerinden korkuyordu. “Bu ben değilim,” derdi. Ama başka bir çare de yoktu.
Günler birbirine benziyordu. Geceler daha uzun, umutlar daha kısaydı.
Bir sabah, yağmurun vip ardından güneş doğarken Meryem bir parkta oturuyordu. Bir çocuk geldi yanına, elinde simit vardı. “Abla, aç mısın?” diye sordu saf bir sesle. Meryem bir an durdu, gülümseyemedi. Gözleri doldu.
“Ben biraz yorgunum sadece,” dedi.
Bir yanıt yazın